Bazen öylesine konuşur insan. Ya da öylesine konuştuğu düşünülebilir. Bazen de öylesine yazar insan. Ya da öylesine yazdığı düşünülebilir. Bunu da öyle kabul edelim. Yani cümlelerim arasında ulvi bir mana aramamak gerek tam şu anda. Hatta ve hatta bundan sonra başka bir cümle de olmayabilir. Bunun garantisini ben veremem, siz verebilir misiniz? Bunu kabul edince konuşması, yazması daha kolay. Yani bir mana gözetmeden demek istiyorum. Dediğimi tekrar etmeyi sevmem. O yüzden anladığınızı varsayıyorum. İnsanın yeteri kadar boşluğa düştüğünde ne kadar anlamsız şeyleri okuyabildiğini görmek epey şaşırtıcı bana kalırsa. Evet, evet bir ışık yandı sanırım? Ama ya ben de tam olarak bunu düşünmenizi istemişsem? Yani bu yazı bittiğinde önemli bir bilgi edinmeniz veya aydınlanma süreci yaşama olasılığınız mevcutsa ve ben de bu imkanı sizden şüpheye düşürmek suretiyle esirgemeye çalışıyorsam? Hala okuyorsunuz bakıyorum. Biz Türk insanı garibizdir, hurafeleri, mantıksızlığı, batıllığı severiz. Belki bu yazıyı on kişiyle paylaşınca bir dileğiniz olur, ne dersiniz? İşte! Bir önceki cümleyi okuduktan sonra sayınızın bir hayli azaldığını farzediyorum. Az önceki cümleyi okuyunca ise hafif bir gurur hissi sızdı göğsünüze. Diyorsunuz ki, ben bunca dönüp duran düşüncenin ortasında demir atabilecek sağlam bir zihne sahibim. Belki de yanılıyorsunuzdur, belki de çoktan kaybolmuşsunuzdur aslında kelimelerimin arasında. Ama buna rağmen hala benimleyseniz, sizi sevdiğimi söylemek isterim. Artık yazının başında olduğunuzdan daha değerlisiniz benim için. Bunu söylediğim ilk kişi değilsiniz, muhtemelen son da olmayacaksınız. Ama ne farkeder ki? Şimdi o kadar da özel hissetmiyorsunuz değil mi? Buna alışsanız iyi olur. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez zira. Hayır, sizi kandırmıyorum. Bu yazı da sonsuza kadar sürmeyecek. Sıkıldınız belki, farkındayım. Fakat sizden biraz daha katlanmanızı rica etmek durumundayım. Zira henüz nihayete ermedi kelimeler. Üstelik sevenlerin lügatında katlanmak yoktur, onlar sadece seve seve eşlik ederler. Beni sevmeme ihtimaliniz mevcut tabii ki. Her şey karşılıklı olacak diye de bir şey yok, sizi anlarım. Üzülürüm, ama acısı geçer bilirsiniz veya bilmezsiniz. Hala benimle misiniz? Güzel. Hissediyorum, şimdi kelimeler yazının başındaki gibi akmıyor kanımda, yavaşladılar. Sabahlamak güzel şey aslında. Sabahlayan insanın söyleyecek bir şeyleri vardır, bu sözüme mim koyunuz. Değiştirmek istediği bir şeyler de olabilir. Haydi siz de sabahlamışsınızdır daha önce, bilirsiniz. Ama nedenlerinizi kendinize saklayabilirsiniz. Umrumda değiller. Şaşırdınız, belki de kızdınız şimdi de değil mi? Korkarım bu da umrumda değil. Şu anda size olan tüm saygımı kaybettim. Neden bilemiyorum tam olarak. Belki de şu anki amaçsızlığım, sizi de amaçsız görmeme neden oldu. Yeni bir gün doğacak yakında ve biz hala başladığımız yerdeyiz. Ya da belki tam olarak olmamız gereken yerdeyiz. Sufi olmak var aslında değil mi? Her gün yeniden doğabilmek için ölmeden evvel ölebilendir Sufi. Ama geç olmuştur herhalde bunun için, pek çok şey için olduğu gibi. Gerçi Sufi'nin birine sorsanız öyle demez eminim buna. Pek iyimserler. Ah siz hala burada mısınız? Bence artık yatma vakti, ama her zaman şunu düşünmüşümdür: Sabahlarken insanın düşünceleri deliliğe daha yakın bence. Değil mi? Daha serbest düşünmüyor mu insan? Daha ölçüsüz ve cüretkar? Haydi azizim yoruldunuz siz, ama iyi geceler dilemiyorum. Neden? Bunu da bilemiyorum inanın. Eski arkadaşları hatırlatan şeyleri sakladınız mı hiç? Hayır resimler değil, kastettiğim onlara ait olan veya onları hatırlatan şeyler. Ne bileyim efendim, defterinizin kenarına düştükleri notlar, hakkınızda yazdıkları minik yazılar, size zamanında vermiş oldukları ufak nesneler, bir tutam saç.. Tamam sonuncusu biraz garip. Şimdi ben de saklıyorum desem tuhaf olur. Bazılarını saklıyorum, bazılarını saklamıyorum diyeyim de belirsiz bırakayım konuyu. Yarın semaverle sohbet etmek, delgeçle vals yapmak durumundayım. Yarın dediğim bugün. Bitti. İleride olası bir karşılaşmamızda bittiğini söyleme lütfunu gösterdiğimi unutmayın sakın. Bittiğini söylemeden de biten şeyler var aslında. Bunu da konuşuruz. Yani ben konuşurum siz de dinlersiniz. Haydi!
Perşembe, Ocak 14, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İnleyen Nağmeler
Create a playlist at MixPod.com
1 Response to Gogol'ün Paltosu'nun Düğmeleri no:2
lezzetli bi yazı olmuş okurken keyif aldım
Yorum Gönder